Kadı Burhaneddin


Burhaneddin 1345’te dünyaya gelir; asıl adı Ahmed olup dönemin Kayseri kadısı Şemseddin Muhammed'in oğludur (1) . Muhtemelen XIII. yüzyılın başlarında Hârizm'den göç ederek önce Kastamonu'ya, sonra Kayseri'ye yerleşen Oğuzlar'ın Salur boyuna mensup bir aileden gelmektedir; adı bilinen bütün cedlerinin kadı olduğu belirtilmektedir. Sultan II. Gıyâseddin Keyhusrev'in akrabası olan annesi, Anadolu Selçukluları'nın nüfuzlu simalarından Celâleddin Mahmud Müstevfî'nin oğlu Abdullah Çelebi'nin kızıdır. On iki yaşındayken sarf, nahiv, lügat, mantık, hesap, aruz ve hat dersleri almış, bu alanlarda önemli mesafeler katetmiştir. Bunların dışında ok atma, kılıç kullanma ve ata binmede hünerini sergilemiştir. On dokuz yaşında Hacc’a gitmiş, yirmi bir yaşında kadı olmuştur.
Aslı Kaya Kadı Burhaneddin türbesini, orijinali günümüze ulaşmayan türbeler arasında sayar (2). 1965-66 yıllarında baldaken tarzında kesme taştan olup, dört sütunun taşıdığı bir kubbe ile tamamen yenilenen türbe şehrin güneybatısında, Kadı Burhaneddin Mahallesi, İstasyon Caddesi, Kadı Burhaneddin İlköğretim okulunun arkasında yer almaktadır. Kadı Burhaneddin türbesine ait beş mezar taşı 1927 yılında müzeye getirilirek koruma altına alınır.
Bu türbe 1398’de öldürülen Kadı Burhaneddin’in ölümünden sonra yapılmış olmalıdır (3). Mustafa Demir, türbenin 1950 yıllarında üstü ahşap, harap ve etrafı adi duvarla çevrili olduğunu kaydeder. Buradaki beş kabirden ikisi kitabesizdir. Kitabesiz büyük sanduka Kadı Burhaneddin’e aittir. Diğer sandukalarda Mehmed Çelebi b. Kadı Burhaneddin, Habibe binti Kadı Burhaneddin, Selçuk Hatun binti Kadı Burhaneddin olduğu kitabelerden anlaşılmıştır. Türbe adi taşla örülmüş dörtgen planlı ve üstü çatılıdır. Bu türbenin korunması için laderladeyan adlı mevkide iki kıta arazinin geliri vakfedilmiştir.
Tamamen yenilenmeden önce Tanyu türbe hakkında şunları yazar (4). “..evvelce üstü kapalı bir türbe iken sonra yıktırılıyor. Türbeyi yıkanlar taşlarını parçalayanlar sıkıntı çekiyorlar, buna halk böyle inanıyor. Bu defa tekrar aynı yerde, fakat üstü açık olarak mezarı bırakıyorlar. Hemen yanında bir ilkokul ve bahçesi var. Parmaklıkları mezara zarar vermemek için geriye almışlar. Bu ilkokulun adı da bu ziyaretgâhtan geliyor: Kadı Burhaneddin İlkokulu. Yüksekçe bir tepe üzerinde bulunan ziyaretgâha gelenler mezar üzerine ufak murad taşları koymuşlar: Gene burada mum, yağlar ve bol isten, ziyaretgahın rağbet gördüğü anlaşılıyor. Ayrıca mezarın ayak ucunda mum yakmak için, yıkılmış mezar taşlarından bir yer yapılmış, çok zaman mumlar burada yakılıyor. Çocuklar da dilekte, daha ziyade sınıf geçmek için buraya gelerek mezarın yanına niyet taşlarından yapıştırmaya çalışıyorlar. Taşlardan tutanlar görülüyor.”

Kadı Burhaneddin’in adalet ve hoşgörüsünü anlatan bir anekdot şöyledir: “Adamın birisi seyahat dönüşünde ödünç verdiği altınlarını alamadığı adamı Kadı Burhaneddin’e şikayet eder. Kadı Burhaneddin altınlarını vermeyen adamı çağırarak ona şöyle der: “Duydum ki bu şehrin en dürüst adamı senmişsin. Bu bir kese altın sende dursun”. Bu sözler üzerine adam, kendisine bırakılan altınları sahibine geri verir ve doğruluktan ayrılmaz”.

-----
(1) ÖZAYDIN Abdülkerim, Kadı Burhaneddin Devleti, TDV İslam Ansiklopedisi
(2) KAYA Aslı, Sivas’ta İl Merkezinde Türk Devri Türbe Mimarisi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üni., Ankara, 2007
(3) DEMİR Mustafa, Türkiye Selçukluları ve Beylikler Devrinde Sivas Şehri, Doktora Tezi, Ege Üni., İzmir, 1996
(4) TANYU Hikmet, Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1967